15 Temmuz 2012 Pazar

En güzel jazz brunch burada - New Orleans

Cazın çıkış yeri olan New Orleans, tur programlarına fazla girmez. Koleniyel mimarisi, caz kulüpleri, creole mutfağı ile ünlüdür.

Amerika'ya gidenlerin programlarında en çok Miami, New York, Los Angeles ve Las Vegas yer alır. En ilginç şehirlerden New Orleans'a genellikle yer verilmez. Aslında koloniyel mimarisi ile French Quarter, çarklı gemileri ile Mississippi Nehri, kendine özgü mutfağı ve birbirinden güzel caz kulüpleri ile Amerika'daki birçok şehirden daha özgündür New Orleans.

New Orleans'ı iki bölüm olarak düşünmek gerekiyor. Birincisi modern kısım, yani dünyanın herhangi bir yeri olabilecek bir şehir. İkincisi ise French Quarter; işte gerçek New Orleans burası. Çok büyük bir bölge değil ama bütün güzel oteller, restoranlar, caz kulüpleri burada.

İki üç katlı binalar koloniyel tarzda, pencereleri genellikle boydan boya balkon, her yer tarih... Her an camdan Scarlett O'Hara size el sallayabilir. Burada her şey bir film seti gibi. Binaların giriş katları genel olarak restoran ve kulüplere ayrılmış. Şehrin en güzel otelleri de bu bölgede. Bunlar küçük ama çok şirin, ev havalı oteller. En hoş olanlarından biri Maison Dupuy. Küçük bir avlusu olan otelin restoranı Dominique de; şehrin en iyi 10 restoranından biri. French Quarter'da her türlü mutfağı bulmak mümkün. Ama yöresel mutfakları olan “creole” her yerde karşınıza çıkıyor.

Creole aslında birçok sebzenin et veya tavukla bir arada cam kapta pişirilmesi ile hazırlanıyor. Güney’in baharatları ilave edilince sonuç çok başarılı oluyor, tıpkı bizdeki güveç gibi. Creole mutfağının en iyisi Restoran Commander's Palace'ta. Burası aynı zamanda ülkenin en iyi restoranları listesinde. Biraz ağırbaşlı bir yer ama yemekler mükemmel. Aynı zamanda hafta sonları “jazz brunch” var ki, bu brunchın atmosferi akşam yemeğine göre daha sıcak. Yemeklerin kalitesi ise aynı oranda mükemmel.

New Orleans'ta jazz brunch çok yaygın. Restoranların çoğunda yapılıyor. Yemeğinizi yerken gerçekten iyi cazz dinleyeceğiniz keyifli ortamlar yaratılıyor. Commander's Palace'tan daha basit bir ortam isterseniz Court of two sisters'ı seçebilirsiniz. Tabii brunch'lar hafta sonu. Geceleri, Latin Quarter'lerin yıldızları parlıyor. Hani filmlerde görürsünüz; siyahi kadın sahnede en yumuşak sesi ile şarkı söylerken, küçücük yuvarlak masalara sıkışmış insanlar hayranlıkla dinler. İşte bu kare New Orleans'ta aynen karşınızda. Akşam yemeğinden sonra gidilen kulüplerin bazılarında giriş ücreti alınıyor, bazılarında ise içtiğinizi ödüyorsunuz ama fiyatlar makul. Sokaklar her zaman canlı, müzik sesleri dışarı taşıyor. Ve her tarafta çok siyah var.

Gündüzlere gelince... Şehir tam Mississippi Nehri kıyısında olduğu için eski usül çarklı gemilerle bir nehir gezisi yapılabilir. Çok değişik değil ama gündüz ve kısa olanı, gece ve yemekli olana tercih ederseniz daha az sıkılırsınız. Şehirde yapılacak en hoş gezilerden bir tanesi Jackson Square, sokak müzisyenleri; fal bakanlar; hediyelik eşya satanları ile turistik ama eğlenceli. Nehir kenarında bulunan River Walk ise mağazaların olduğu alışveriş mekânı. Antikaya meraklı olanlar için St. Charles Street'te dolaşmak çok zevkli.

New Orleans'a tatil amaçlı her zaman gidilebilir, ama en iyi dönem Mardi Grass zamanı... Yani 18. yüzyılda başlayan şaşaalı maskeli baloların günümüzde sokak karnavalı şeklinde yapıldığı zaman. Mardi Grass özellikle French Quarter’de bir başka oluyor. Karnavaldaki geçit törenleri esnasında garson da, vali de yanyana değişik kostümlerle yürüyor. Turistlere ise seyretmek düşüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder